Hakkımda

14 Ekim 2011 Cuma

Ankara


Tel cambazı istiyordu ki dünya istediği gibi olsun. Bile bile aldanmaya vardırıyordu işi. Ama olmuyordu kendisi vardı.
önceleri terliydi avuçlarımdan kayıyordu
sonra sonra hem alıştım hem sevdim
dedim ki ne iyi bu kadındır gecenin yarısında
etleri var beyaz, gergin sıcaklığı var öp öp ısın
karanlık sokakları kötü lokantaları ısınmış rakıları
düşündüm göğsümden iki düğme çözdüm
gittim bir ormanı dört ucundan tutuşturdum geldim
burada bana göre bir şeyler vardı
oturdum
bu ellerimi nereye koysam yakışmıyor
dedim ki en iyisi kucağında dursun
şu kravatımı çiviye as gel
sigaramı yak birlikte at arabalarını düşünelim
sarı pirinçten pırıltılı koşumlarını düşünelim
bir zamanlar bilerek unuttugum ‘küçük deniz sokağı’nı
denizi odun depolarını demli çayları
ben iyiyim bunlar da iyi şeyler sen nasılsın
kolların çıplak değildi ama hiç de zararı yoktu
bir gülünce tanıyordum sen değildin ne yapsam
elimden gelmiyordu
tanıyordum elimden gelmiyordu
yoksa ne guzel aldanacaktım
yabancılığın daha alımlıydı belki
ama seni bir ormanda yakalasaydım
ilk günlerin ilk çiçeklerin tadında
kandırdılar 23 lira 10 kuruşumu aldılar iki kadehe
90 kuruşu da ben tutup garsona verdim
sonunda şehre vardım gökyüzüne fişekler atıyorlardı
bir kalabalık vardı sarıydı utanmazdı geçkindi
böylesi daha yakışıyor bildiklerime
gün doğsun bir arınayım istiyorum
güneş tozlu caddeler kaygılarım beni bir arıtsın istiyorum
işte tam böyle istiyorum.

Ankara sadece bu saatte güzel.

23 Eylül 2011 Cuma

Bir Zaman İki Mekan

Bölündük. Artık biz olduğumuz yerde değiliz sadece. Şu an iki yerdeyiz örneğin. Hiç mecaz falan yok söylediğimde, kalbimiz Kiribati'de falan demeyeceğim. Işık hızının aşıldığı bu günlerde derdimiz yeni bir fiziksel fenomen yaratmak da değil. Sadece bundan böyle bir iken ikiyiz.
İki yerde olmanın avantajları var. Daha geniş açıdan bakma şansı var insanın. Ve bizim gibi oluşumların. Yerelden evrensele uzanan bir yelpaze sunuyor bu bakış. Ayrıca gök cisimlerinin uzaklığını hesaplama şansı da oluyor.
Ama başlığı tartışmamız gerekli bence(ilk defa bence diyoruz, çünkü birey olmanın getirdiği hazzı biz de tatmak istiyoruz). Bir zaman mümkün müdür? Ya da mekansız bir zamandan söz edilebilir mi? İki soruya da cevabım hayır. Standart bir zamanda yaşadığımız düşünülebilir. Herkes için 22:36 aynıdır denebilir. Ancak 22:36 tek değildir. Bu da sadece bir mecaz değildir. Hızın zamanı etkileyebildiği biliniyor. Ancak asıl yönelmek istediğim bu değil. Saat sadece kafamızın içindedir. Ben bu yazı süresince 22:30 civarında takılıp kalmış durumdayım, yazı başladığında zaman durur. Oysa birkaç metre ilerimdekiler 22:34'ü yaşıyor, telefonları o anda çalmıştı. Bilgisayarım ise 22:44'te. Zaman zaman saatlerimi ayarlıyorum. Ama ayarladığım  saat İzmit yöresinden(yazın ayarlamam saatlerimi).
Bu kadar saçmalamanın arkasından yazının sonuna gelmek planım. Bundan sonra ortak aklımızın yeterince ortak olmayacağı eleştirilerine maruz kalabilirdik eğer eleştiren birileri olsaydı. Katılmıyorum. Aklın karıştıkça büyüdüğünü ve güzelleştiğini düşünüyorum. Yayıldığı alan da önemli, ki bizim yerleşkemiz 400 km kadar uzanıyor. İlerde yazacaklarımız daha spesifik olabilir. En azından spesifik yazılarımız da olacaktır. Görüşmek üzere

13 Eylül 2011 Salı

İnsan

Bugün tüm numaralarımdan arındım. Adım 7 haneli değil artık. Adresim 9 ile başlamıyor. Kimliğim geçersiz. Kütüphane borcum bile... Bugün yeniden insan oldum. Anlatılabilirim belki ancak kodlanamam. Birden girip dörtten çıktım. O kadar. Şimdi aramayın beni, bulmanız oldukça güç. Bekleyin birkaç gün. Zaten dayanamazlar. Birkaç güne kodlarlar yeniden. Onlar yapmasa ben duramam, hiç alışık değilim bu duruma. Şu birkaç günün tadını çıkarayım. Sonra yepyeni kodlarımla karşınızdayım

12 Temmuz 2011 Salı

Bir yeri bilmemek

Bir yeri bilmemek bilmekten daha iyidir.Kafanı yoramazsın oraya.Bildiğin yeri hayal edersin,düşünürsün,gitmesen de olur ve zaten üşenirsin.Bilmediğin yeri merak etmek diye bir şey yoktur.Bildiğin yeri merak edersin.Ne olduğunu bilirsin aslında orada ama farklılıkları bilemezsin.Bütün bu şeyler kafa yorar.Kafa yormak güzel şey değildir.Kısır döngüye sebebiyet verir.Bunu istemez kimse.Beynin sınırlarını zorlamak bir yeri bilmemekle değil bilmekle olur.Beynin sınırlarını zorlaması amaçsızlıktır.Beyin boşluktur ve hayalle bu boşluk doldurulabilir diye düşünülür ama aslında o boşluğa sıva atılır sadece ve küflenmesi beklenir.Hayaller asla gerçekleşmez.Hayallere asla tam inanılmaz ve sadece inanılan şeyler olur.Beyin de yoktur aslında.Boşluk ta.Herkes bunu bilir.Olmayan bir şeyden kaçmak yersizdir ve imkansızdır.Denenir ve yapılamaz ama hiç bir zamanda keşfedilemez.Sigara içmeye kaçılır mesela veya sigaradan kaçılır.Sigara gerçektir.

7 Temmuz 2011 Perşembe

Gitarsız Müzik de Olur

polisten kaçmak gerek.avlanmaya çalışıyorlar.ava giden avlanır kuralı da işlemiyor buralarda.neyse efendim çok alakasız bir yerden girdim aslında yazı yazmak amacım sadece ne bir konu bulabildim ne bir başlık.tamam konu seçmek baya zor bir iş hele bu konu bolluğu içinde ama bari başlık seçebilseydim de yazı oradan akıp gitseydi.

gitarsız müzik olur mu?bizce olur.blog politikamız böyle.bakmayın böyle ana sayfamızın boş olduğuna aslında çok prensip sahibi bir bloguz.zaten bu bloga sahip olmadan da baya bir düşündük hedeflerimizi filan şimdiden belirledik sağlam geleceğiz.
şimdi buradan bazı şeyleri atıp tutmak kolay kolaysa ortaya çıkıp söyleyin derseniz kızarım.bize verdiler mi kürsüyü,mikrofonu biz de konuşurduk daha da iyi yapardık eminim.pis iş zaten siyaset o yüzden güzel şeyler semalarında dolaşırız,paylaşırız.ama belli de olmaz hani.her şeyin içinde artık siyaset.oturun bakalım bir arkadaşınızla karşı karşıya siyasetsiz bir konuşma gerçekleştirebiliyor musunuz?biz denedik yapamadık.

biraz geç oldu ama iyi tatiller.boşluğa düşmeyin bizler gibi.

not:düzenli bir yayın değildir.elimizden geldiğince düzenli olmaya çalışacağız.o yüzden haftada bir göz atın deriz ve kaçarız efendim.

25 Haziran 2011 Cumartesi

Yazmamak

İlginç bir durum. Zor olan paylaşamamak da olabilir. Başlanan kaçıncı yazı hatırlamıyorum. Bitecek mi ondan da emin değilim.
Kribati'yle ilgilenilmedi bu dönemde ve bu durum beni ziyadesiyle üzdü. Toprak yok oluyor, insanlar yaşam alanlarını kaybediyor. Tabi bu sırada biz de nefes alacak alanlarımızın yok edilmesiyle başa çıkma gayretindeyiz. Zemine sağlam basmaya çalışıyoruz ancak o zemine güvenemiyoruz.
Sanırım bu başlangıç heyecanımızı yeşertmek yönünde bir adım. Umarım gerisi gelecek.Konuşmak gerek şimdi.

24 Mayıs 2011 Salı

Doğum günün kutlu olsun Bob Dylan.Sen hep asi kalacaksın bizim akıllarımızda.

23 Mayıs 2011 Pazartesi